ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ VE OTİZM
Hazırlayan
Murat BALCI
ARALIK - 2013
İÇİNDEKİLER
1.Giriş
...................................................................................................................................................
3
2.Tarihçesi ............................................................................................................................................
3
3. Otizm Tanımlaması
.........................................................................................................................
4
4. Otizmin Nedenleri
...........................................................................................................................
5
4.1. Psikojenik Teori
.................................................................................................................
5
4.2. Davranışsal Teori
...............................................................................................................
5
4.3. Organik Teori .....................................................................................................................
5
4.4. Kavramsal Teori
.................................................................................................................
6
5. Otizmin Belirtileri ...........................................................................................................................
6
6. Otistik Çocukların Özellikleri
........................................................................................................
7
6.1. Duyusal Özellikler
.............................................................................................................
7
6.1.1. İşitsel Uyarılara
Karşı Tepkiler ...........................................................................
8
6.1.2. Görsel Uyarılara
Karşı Tepkiler
..........................................................................
8
6.1.3. Acı-Sıcak-Soğuğa
Karşı Tepkiler .......................................................................
8
6.1.4. Dokunmaya Karşı
Tepkiler
.................................................................................
8
6.2. Motor Gelişim Özellikleri
..................................................................................................
8
6.3. Sosyal Gelişim Özellikleri
.................................................................................................
8
6.4. Dil ve İletişim Özellikleri
...................................................................................................
8
6.4.1. Sözel Olmayan
İletişim
.......................................................................................
9
6.4.2. Sözel İletişim .......................................................................................................
9
6.5. Zihinsel Gelişim Özellikleri
...............................................................................................
9
6.6. Davranış Özellikleri
...........................................................................................................
9
6.6.1. Duygusal Tepkiler
...............................................................................................
9
6.6.2. Davranış
Problemleri
........................................................................................
10
6.7. Sosyal Etkileşimde Nitel
Bozulma
...................................................................................
10
6.8. Davranış, İlgi ve Etkinliklerde
Sınırlı, Basmakalıp Yineleyici Örüntü ........................... 10
6.9. Özel Beceriler ...................................................................................................................
10
7. Otistik Çocukların Eğitimi ...........................................................................................................
11
8. İlgili Literatür ................................................................................................................................
12
9. Sonuç
ve Öneriler ..........................................................................................................................
14
10. Kaynakça .....................................................................................................................................
16
1.
GİRİŞ:
Çocuk, çevresindeki varlıkları öğrendikçe ve tanıdıkça
hem iletişim becerileri gelişir, hem de çevresine olan duyarlılığı artar;
böylece yaşama daha ayrıntılı bakmayı öğrenir ve keyif veren nice olgunun
farkına varır. İletişim yetenekleri geliştikçe sosyal iletişimleri ve sosyal
çevreleriyle olan ilişkileri de o derece de artar ve çocuk yavaş yavaş
yeteneklerini ve toplumsal rollerini, ödevlerini öğrenerek ona uygun roller ve
hareketler geliştirmeye başlar. Ancak bazı çocuklarda bu gelişim evreleri ya
tam olarak gerçekleşmez ya da istenilen düzeyde oluşmaz. Çocukların
gelişimlerinin sağlık bir seyir izlemesini etkileyen çeşitli faktörler bulunur
ve bu faktörler çocuklarda çeşitli düzeyde psikolojik ve davranışsal sorunların
oluşmasına yol açar.
Bebeklerde ve okul öncesi dönemdeki çocuklarda rastlanan
psikolojik ve davranışsal sorunlara birçok faktör yol açabilir. Bazı bebekler
genetik özyapılarından ötürü anormallik geliştirmeye yatkındır. Bazıları da
viral enfeksiyonlardan, örneğin kızamıkçık gibi, ya da annenin hamilelik
döneminde madde ve alkol kullanımının etkilerden ötürü risk altındadır. Annenin
sağlık ve beslenme durumda önemlidir. Benzer şekilde, zamanından önce doğan
(prematüre) bebekler bilişsel ve akademik gecikme ve dikkat problemleri
geliştirme açısından risk altındadırlar. Bebeklerin ve çocukların gelişimini
pek çok sosyal ve çevresel faktör etkileyebilir (Shaw; Feldman 2007: 21).
Otizm farklı bir sendrom olarak ilk kez 1940'lı yılların
başında Amerikalı psikiyatrist Dr. Leo Kanner'in bir grup otistik çocuğu
anlattığı ve şu anda bir klasik olan makalesi ile tanınmıştır. Kanner'in
tanımlamaları o zaman olduğu gibi şu anda da doğruluğunu korumaktadır
(Lotspeich 2007: 49-50).
Otizmin ne olduğunu anlamak için kaynakları taramaya
başladığınızda çoğunlukla şu bilgiye ulaşırsınız. "Otizm kelime anlamı
olarak içe dönüklük demektir. Otistik bozukluk ise sosyal ilişkide yetersizlik,
iletişimde yetersizlik, tekrarlayıcı davranış ve ilgilerin olmasıyla
karakterize bir bozukluktur." Dünyada iki türlü tedavi öngörülmektedir.
İlki ilaç ve medikal yöntemler ki bunlarla amaçlanan hareketlilik, hırçınlık,
saldırganlık gibi unsurlar; ikinci yöntemle terapi ve özel eğitimle amaçlanan
ise; akademik ve davranışsal öğrenmeleri gerçekleştirmektir. Fakat ülkemizde
terapi süreci pek ele alınmamakta ve bu süreçten haberdar olmayan ya da
ulaşamayan aileler haklı olarak tüm umutlarını kaybetmektedirler (Türkiye
Duyusal Bütünleme Merkezi).
Oysaki otizmde otistik çocuğun gelişiminin
iyeleştirilmesine dönük bilimsel yöntem ve metotlar geliştirilmiş, kuramlar
oluşturulmuş, çeşitli çalışmalar ve araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Her
çocuğun kendine özgü bir performansı olduğunu kabul eder ve çabalarımızı
çocuklardaki bu performansları ortaya çıkarmaya ve geliştirmeye adarsak otizmle
ilgili bilinen pek çok ezberi bozar ve otistik çocukların kendilerine yeten
birer birey olarak toplum içinde yer almalarını sağlayabiliriz.
2. TARİHÇE:
İlk kez 1943 yılında Leo Kanner tarafından “afektif
bağlanmanın otistik bozuklukları” ismiyle 11 çocuk tanımlanmıştır. Kanner’ in
yazısında tanımlanan çocukların doğumdan itibaren başka insanlar ile ilgilenme
yetilerinin olamadığı, belirgin ekolalilerinin olduğu, zamirleri ters
kullandıkları, davranışlarında tekrarlayıcı ve amaçsız etkinlikleri
(stereotipi) olduğu, cansız nesnelere hevesli oldukları, değişikliklere
tahammül edemedikleri bildirilmektedir. DSM-III’de farklı bir klinik antite
olarak tanımlanmıştır. 1980 öncesinde yaygın gelişimsel bozukluklar çocukluk
şizofrenisinin bir tipi olarak sınıfı andırılıyorlardı. 1970’ lere kadar
otizmin formal tanı ölçütleri geliştirilmemiştir. 1971 yılında Kolvin, “erken
bebeklik otizmi’’ ve “çocukluk şizofrenisi’’ne karşılık gelen iki sınıfı
andırma grubu önermiştir. Kanner’ den yaklaşık 30 yıl sonra Rutter, yapılan
önemli çalışmaları gözden geçirmiş ve otizmin temel özelliklerine ışık
tutmuştur (Doğangün 2008: 157-174).
3. OTİZMİN TANIMI?
Otizm Yunanca
kökenli bir kelime olup, kendine yönelik olmak demektir. Bazı insanlar
yalnızlığı tercih eder, sadece özel bir alana ilgi duyar, başkalarının
hissettiklerini anlamakta ve iletişim kurmakta zorluk çekebilir ve çevresindeki
insanlarla ilişkiye geçmekten kaçınabilirler. Bu özellikler bir çocuğun
gelişimini etkileyecek kadar belirgin olarak gözlemleniyorsa, yaygın gelişim
bozukluğu olarak adlandırılan otizmden söz edilir (www.autismus.ch).
Otizm,
yaşamın ilk 3 yılı içinde ortaya çıkan,
erkeklerin kadınlara göre altı kat fazla yakalanma riski olan, yaşam boyu devam
eden ve ilk kez 1943'te Leo Kanner (Autıstıc Dısturbances Of Affectıve Contact;
1943) tarafından tanımlanan ropsikiyatrik bir rahatsızlıktır. Otizm iletişim ve
sosyal becerileri yaşam boyu etkileyen bir gelişimsel bir bozukluktur.
Otizm en basit ifadeyle, özünde günlük uyarılara anormal
yanıtlar verilmesidir. Bu uyarılar oldukça sırdandır; çocuğun ismi
çağrıldığında yanıt vermemsi, uygun duyusal yanıtlar vermemesi (örneğin ,
yüksek bir ağrı eşiği), açlık, susama, tehlike vb. durumlarda yanıt vermemsi
gibi (McCarthy; Kartzinel 2012: 23).
Türkiye Duyusal Bütünleme Merkezi (2011: 21) Otizm
tanımına göre Otizm, Bireyin dış dünyadaki uyaranları algılamasını, aldığı
bilgileri düzenleyip kullanmasını etkileyen, yaşam boyu süren gelişimsel bir
bozukluktur. Kaynağı psikolojik değil nörolojiktir, diğer bir deyişle beynin
işlev bozukluklarına bağlıdır. Otizm beynin ve sinir sisteminin yapısındaki
organik farklılık ya da bozukluktan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Otizm, katı ve basmakalıp davranış örüntüsüne ek olarak
sosyal etkileşim, iletişim ve sembolik ya da imgesel oyunda kısıtlığın
görüldüğü ciddi bir nöropsikiyatrik bozukluktur (Apa 1994).
Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu
süren, sosyal ilişkiler, iletişim, davranışsal ve bilişsel gelişimde gecikme ve
sapmayla belirli nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilmektedir (
Yorbık; Erman; Söhmen 2000: 102-110).
Kanner'e göre otistik çocuklar; Kendine yöneltilen sözel
ifadeleri sıklıkla aynı şekilde tekrar eden, "ben" yerine
"sen" gibi şahsi zamirleri ters kullanan, ekolalisi[1] ve
gecikmiş dil gelişimi olan, Çok iyi bir belleğe sahip olan, Kendiliğinden
başlattığı davranışları sınırlı oranda bulunan, Stereotip[2]
hareketleri bulunan ya da belli hareketlere aşırı bağlılık gösteren, Aynılığı
koruma isteği olan, İnsanlarla ilişki
kurmada zorluk çeken, Cansız nesne veya
resimleri tercih eden çocuklar olarak tanımlanmaktadır (Darıca; Abidoğlu;
Gümüşcü 2005:17-18).
Asperger de Kanner'den bağımsız olarak 1944'te otizmi,
yaklaşık 10.000 çocuktan 4.2ünde doğumda ya da doğumdan sonraki ilk 30 ayda
görülen, davranışla ilgili bir sendrom şeklinde tanımlamıştır (Darıca;
Abidoğlu; Gümüşcü 2005:17-18).
Güneş'e göre Otizm; Algı bozukluğuna neden olan organik
bir hasardır. Bir başka deyişle; sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını
etkileyen bir gelişim bozukluğudur (2005:14-15).
Otizm, dilde hiç gelişmemeye ya da anormallik, özellikle
iletişimde; kısıtlı derecede ilgi ve davranış gibi normal sosyal
etkileşimlerdeki başarısızlık olarak kendini gösterir. Her ne kadar
belirtilerin 3 yaşından önce başlaması gerekse de genellikle çok daha erken
karşımıza çıkmaktadır. Otizmli çocukların yaklaşık üçte biri ilk 12-18 ay
boyunca normal gelişmekte ve ondan sonra konuşmaktan vazgeçmekte, sosyal olarak
yanıt veremez duruma gelmekte ve nesneleri tekrarlı, uygunsuz şekillerde
kullanmaktadırlar. Diğer bir genel özellikte tat almaya, dokunmaya ve sese
karşı olağandışı hassalıktır. Bu durum bireyin en çok dil ve sosyal alanlardaki
becerilerini olumsuz etkilemektedir (Howard; Williams; Lepper 2011:332-333).
4. OTİZMİN NEDENLERİ:
Otizmin 1940'lı yıllarda Kanner tarafından ortaya
çıkarılıp bu alandaki tanımlamaları gerçekleştirdikten sonra Kanner'le birlikte
pek çok bilim adamı bu alanda araştırmalar yapmış, otizmi ve nedenlerini
açıklamaya çalışan çok sayıda teori geliştirmişlerdir. Ancak günümüzde otizmin
bilinen bir nedeni olmamakla birlikte tek bir nedene bağlı olarak değil, birçok
nedene bağlı olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Bu konuda öne sürülen
teoriler dört ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; Psikojenik,
Davranışsal, Organik ve Kavramsaldır.
4.1. PSİKOJENİK
TEORİ:
Bazı gözlemciler otistik çocukların, içe kapanma ve
sosyal olmayan davranışlarda bulunmalarındaki ana nedenin, duygusal etkenler ve
yetiştirme biçimi olduğunu ileri sürmektedirler. 1940 ve 1960 yıllarda gerek
Kanner gerekse de Bettleheim tarafından yapılan çalışmalarda soğuk, reddedici
ve çocuklarıyla iletişim kuramayan orta sınıf düzeyindeki annelerin
çocuklarının genellikle otistik özellikler gösterdiğini, sıklıkla da içe
kapanık olduklarını ve sosyal ilişkide yetersiz kaldıklarını savunmaktadır (Darıca;
Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
Ancak son yıllarda otistik çocukların anne-babaları ile
normal çocukların anne-babaları arasında yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda;
otistik çocukların küçük yaşlarda, ailelerinden kaynaklanan ilgisiz, soğuk
tavır ve yetiştirilme biçimi bibi nedenlerde dolayı zarar görmüş olmaları
konusunda normal çocuklardan belirgin bir farklılıkları olmadığı ortaya çıkmıştır (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü
2005:26-30).
4.2. DAVRANIŞSAL
TEORİ:
Bu teoriyi savunanlar Otizmin ödül ve ceza sistemleriyle
pekiştirilen ve bir seri tesadüfi olasılıklarla şekillendirilmiş, öğrenilmiş
davranış grupları olduğunu ileri sürmektedirler. Bu görüşe göre; otizm ,
çocuğun içinde bulunduğu ortamda, çevresiyle ilişki kurma yoluyla öğrendiği,
birtakım atipik ve özel davranışlar bütünüdür. Bu teoriye göre otistik
çocukların ortaya koydukları davranışlar öğrenilmiş davranışlardır. Ancak bu
kuram aile-çocuk ilişkisinin gözlenmesi ve otistik davranışın ne kadar erken
ortay çıktığının belirlenmesiyle geçerliliğini yitirmiştir (Darıca; Abidoğlu;
Gümüşcü 2005:26-30).
4.3. ORGANİK
TEORİ:
Son on yıldır, otizmin biyolojik bir kaynağının olduğu
kesinlik kazanmakta ve beyindeki bazı yapısal anomalilerin otizme neden olduğu
kabul edilmektedir. Bu teori günümüzde oldukça kabul görmekte ve otizmin
organik bir nedene bağlı olarak beynin bazı fonksiyonlarını yerine getirmemesi
sonucu ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Bu görüş otistik çocukların belirli
fiziksel ve biyokimyasal farklılığı vurgulayan verilerle de doğrulanmaktadır (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-30).
Doğum öncesi ve sonrası oluşan biyolojik yönden yeterince
gelişememe, hamileliğin ilk üç ayında olumsuz etkileri olan bazı durumlar
otizme neden olabildiği gibi, genetik yönden yapılan incelemeler otistik
çocukların anne ve babalarından alınan kan örneklerinde normalden farklı bulgularda
rastlanmıştır (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
4.4. KAVRAMSAL
TEORİ:
Frih'in geliştirdiği bu teoride temel kuram, otistik
bireylerdeki temel problemin, doğuştan gelen zihinsel kavramaya ait bir
eksiklik olduğu ve bu eksikliğin mantıki sonuçlar çıkarmayı engellediği
şeklindedir. Otistik çocuklar diğer insanların hareketlerini yönlendiren
inançları, istekleri ve eğilimleri olabileceğini anlamalarındaki yetersizlikten
kaynaklanmakta ve böyle bir bilgi darağacı olmaksızın da sosyal ilişkilerin geliştirilmesinde
oldukça zor olmaktadır (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-30).
Şekil 1'de Baron
(2003), aktaran, Atasoy (2008: 13) otizmin olası nedenleri bir şema haline
getirerek açıklanmıştır.
Şekil 1-
Otizmin Olası Nedenlerini, Baron (2003)
5. OTİZMİN
BELİRTİLERİ:
Çevredeki
insanlarla iletişim kurmada yetersizlik, otizmin en belirgin özelliği olarak
belirtilmektedir. Normal gelişim gösteren çocukların büyük çoğunluğu herhangi
bir güçlük yaşamadan konuşma dilini öğrenebilmekte, faal bir biçimde konuşmaya
başlayabilmekte ve çevresindeki bireylerle iletişim kurabilmektedirler. Otizmli
çocukların iletişim kurma becerilerindeki yetersizlik ve sınırlılık ise, bu
çocukların konuşma ve dil becerisini kazanmadaki güçlüklerine bağlanarak
açıklanmaktadır (Bayraktar 2007:11).
Ölçülebilen az sayıdaki fiziksel bulgulardan biri olan
oksipitofrontal kafa çevresi, otizmde normal bireylere göre anlamlı bir
farklılık göstermektedir (Hadden; Takahashi; Hilman 2000: 339-350, aktaran:
Karabekiroğlu; Akbaş 2008: 31-38). Otizm ile artmış (KÇ) ilişkisini ilk
tanımlayan Kanner'dir.
Güneş'e göre (2005: 16-17) otistiklerde, etkilenme
dereceleri değişse de, aşağıdaki ortak özellikler görülmektedir;
ü Sosyal
ilişkilerde güçlük, konuşma güçlüğü,
ü Sessiz
iletişimde zorlanma,
ü Oyun
Oynama ve hayal gücünü kullanmada zorlanma,
ü Değişikliklere
karşı tepki ve direnç gösterme,
ü Başkalarına
karşı ilgisizlik,
ü Göz
iletişiminden kaçınma,
ü Başkalarıyla
kendiliğinden iletişim kurmama,
ü İsteklerini
bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtme,
ü Diğer
çocuklarla oynamama,
ü Sürekli
bir konu üzerinde konuşma,
ü Sebepsiz
şeklide ağlama, gülme ve sebepsiz davranışlar sergileme,
ü Anlamsız
sözleri üst üste tekrarlama,
ü Nesneleri
tutup, sürekli olarak döndürme,
ü Değişikliklerden
hoşlanmama,
ü Yaratıcılık
gerektiren oyunlarda hoşlanmama.
Türkiye Duyusal Bütünleme Merkezi (2011: 24-25) yukarıdaki
özelliklerle birlikte otizmin belirtilerine şu özellikleri eklemektedir;
ü Toplumsal
ilişkilerin gelişiminde bozukluk,
ü Sözel
ve sözel olmayan iletişimde bozukluk,
ü Sembolik
oyunda dahil olmak üzere hayal gücünde yoksunluk,
ü Takıntılı
ve tekrarlayıcı davranışlar,
ü Taklit
yeteneğinden yoksun olma,
ü İştahı
kontrol edememe,
ü Kendilerine
dokunulmasından hoşlanmam,
ü Merak
ve çevreyi keşfetme arzusu olmaması,
ü Yüksek
sese aşırı tepkiler göstermeler,
ü Kendilerine
zarar verici davranışlar sergilerler.
McCarthy; Kartzinel ise (2012: 26) otizmin belirtileri
olarak yukarıdaki özelliklerden farklı olarak dikkat edilmesi gerekenleri
aşağıdaki gibi belirtmektedirler;
ü Beceri
dizisi kaybı yaşarlar,
ü Dil
gelişim evrelerini tamamlayamazlar,
ü Normal
ve öngörülebilir davranışlar anormal davranışlara doğru geriler,
ü Obsesif
davranışlar sergilerler, yüksek ağrı eşikleri vardır.
6. OTİSTİK
ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ:
Son yıllarda, otizmin nedenleri ve belirtileri ile ilgili
olarak en son kabul edilen görüş; psikiyatri kliniklerinde tanı amacıyla
kullanılan DSM-III-R ölçeğine ait kriterlerdir. Ölçeğin içeriğindeki kriterlerde de belirtildiği gibi; otizmin en belirgin
özellikleri sosyal, iletişim ve yaratıcı etkinliklerdeki yetersizliklerdir.
6.1. DUYUSAL
ÖZELLİKLER:
Otistik çocuklar
farklı İşitsel, Görsel, Dokunma gibi duyu uyarıcılarına karşı otistik olmayan
çocuklara göre farklı tepkiler geliştirirler. Bu tepkiler bazen aşırı ve yüksek
düzeyde olabiliyorken bazen de tam tersi sıfır tepkisizlik şeklinde
gerçekleşebilir.
6.1.1. İŞİTSEL UYARILARA KARŞI
TEPKİLER: Otistik çocuklar erken çocukluk dönemlerinde bazı
seslere karşı tepkiler vermeyebilirler. Bu otistik çocukların çevrelerindeki
uyarıcılara çok açık olmamaları nedeniyle gerçekleşen bir durumdur (Darıca;
Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
6.1.2. GÖRSEL
UYARILARA KARŞI TEPKİLER: Otistik çocuklar insan yüzlerine ve
çevrelerindeki pek çok nesneye bakmamalarına karşın, hareket eden, dönen ya da
parlak olan nesnelere çok uzun süreler bakabildikleri gibi karanlıkta daha
rahat hareket edebilirler (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
6.1.3.
ACI-SICAK-SOĞUĞA KARŞI TEPKİLER: Bu duygular otistik çocuklarda bira farklı
olmakla birlikte tepkiler aşırıdır. Bazı otistik çocuklar acıyı, sıcağı ya da
soğuğu fark etmezken bazıları da tam tersi aşırı tepkiler verirler, örneğin
soğuk suyla elini yıkarken ağlamak, eline iğne batınca saatlerce ağlamak gibi (Darıca;
Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
6.1.4. DOKUNMAYA
KARŞI TEPKİLER: Otistik çocuklar fiziksel teması reddetmekte ve
çevreleriyle ilişki kurmaktan kaçınmaktadırlar. Yeni bir nesneyi tanımada daha
çok koklama ve dokunma duyularını kullanırlar. 2-5 yaş arası dönemde de
beslenme ve uyku problemleri yoğun bir şekilde görülür (Darıca; Abidoğlu;
Gümüşcü 2005:26-27).
6.2. MOTOR GELİŞİM
ÖZELLİKLERİ:
Kanner (1944) ve Rutter (1972) de yaptıklar çalışmalarda
otistik çocukların otistik olmayan çocuklarla ayını motor gelişim özelikleri
gösterdiklerini vurgulamışlardır. Ancak son yılarda gerçekleştirilen çalışmalar
otistik çocukların ip atlama, dans etme, yüzme gibi büyük motor becerilerini ve
kağıt kesme, kutu içine küp koyma, ipe boncuk dizme gibi küçük motor
becerilerini kullanmasını gerektiren bazı hareketlerinin çok zayıf olduklarını
göstermektedir (Darıca; Abidoğlu;
Gümüşcü 2005:26-30).
Motor fonksiyonlarında bozukluklar
görülmektedir (Kugler 1998: 11-32). Ghaziuddin
M.; Butler E. (1998: 43-48) yaptıkları bir çalışmada, otistik bozukluk ve başka
türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluğun hepsinde de koordinasyon
bozukluklarının olduğunu görüldüğünü ifade etmektedirler (Aktaran: Yorbık;
Erman; Söhmen 2000: 102-110).
6.3. SOSYAL GELİŞİM
ÖZELLİKLERİ:
Otistik çocukların sosyal özellikleri; fiziksel temastan
kaçınma, göz kontağı kurmama, kendilerine gülümsendiğinde aynı tepkiyle
karşılık vermeme, diğer insanların varlıklarının farkında olmama, sosyal
kuralları anlamama, tek başlarına oyun oynama, anne ve baba ile iletişim
kurmama, nesneleri amaçlarına göre kullanmama, hayal gücünden yoksun olma,
nesneleri sembolik olarak kullanamama (sandalyeyi otobüs, kaşığı mikrofon
yapmak gibi),
6.4. DİL VE
İLETİŞİM ÖZELLİKLERİ:
Çevredeki bireylerle iletişimi kuramama otizmin en belirgin
özelliklerinden biridir. Otistik çocuklar diğer insanlarla ve çevreleri ile
iletişim kurmazlar.
On sekiz aylık olan bir çocuğun kullandığı anlamlı sözcük
sayısının onun altında olması, iki yaşındayken kısa cümleler kuramaması, iki yaşın üzerinde
ise konuşmasının anne ve babası tarafından anlaşılmıyor olması, üç yaşındayken
cümle kuramaması, anlamasında yetersizliklerin olması, dili iletişim amacı ile kullanmaması
dil gelişiminde sorunların olduğu tespit edilmiştir (Rapin 1998, Aktaran:
Yorbık; Erman; Söhmen 2000: 102-110).
Van
Krevelen (1971: 82-86), otizmi olan çocuklarda "dilin iletişim
fonksiyonunu kazanmadığını", Asperger sendromu olan çocuklarda ise dilin
"tek yönlü trafiğe'' benzediğini bildirmektedir (aktaran Kugler 1998:
11-32).
Otizmde
dil ve iletişim sorunlarındaki sapmalar daha fazladır. Yaşamın erken
dönemlerinde gıgıldama (babbling), ekolali, zamirleri karıştırma, tekrar edici
(stereotipik) konuşmalar; daha sonraki dönemlerde ise söylem bozuklukları,
sözcük ve ses çıkarmadaki eksiklikler otizmde daha belirgindir (Kugler 1998:
11-32).
6.4.1. SÖZEL
OLMAYAN İLETİŞİM:
Otistik çocuklar normal çocuklar gibi jest, mimik ve beden
dili kullanamazlar. Temel duyguları (mutluluk, üzüntü vb.) ifade etmede güçlük,
karşısındaki kişinin yüzüne ve gözüne bakmama, karşılıklı iletişim kurmak
istemediğinde bağırma, vurma, çığlık atma gibi özellikler göstermektedirler
(www.meb.gov.tr).
6.4.2. SÖZEL
İLETİŞİM:
Otistik çocukların dil gelişimlerinde, hiç konuşmama, sadece
bir-iki kelime söyleme, çok kelimeyle anlamsız konuşma, ekolali konuşma,
zamirleri karıştırma, konuşulanları anlamada güçlük çekme, gramer bozuklukları
ve telâffuz güçlüğü gibi özellikler görülmektedir (www.meb.gov.tr).
6.5. ZİHİNSEL
GELİŞİM ÖZELLİKLERİ:
Yapılan araştırmalar otistik çocukların %90'da zihinsel
yetersizlik olduğunu, yarısından fazlasının zeka düzeyinin %50'nin altımda
olduğunu göstermektedir. otistik çocuklardaki zihinsel yetersizlik belli bir
standart izlemeyip otistik çocuktan çocuğa farklılık göstermektedir. Kimi
otistik çocuklar 1 den 10 kadar sayamıyorken kimi otistik çocuklar karmaşık
sayıları zihinlerinde çarpıp toplayabilmektedir, yine bir kısmı dil gelişimini
tamamlayamamışken, bazılar 12 yaşında bile tuvalet eğitimini tamamlayamamış ya
da kendi kendine giyinemiyor olabilmektedir. Son dönemlerde yapılan
araştırmalar temel problemin zihin gelişimde olduğunu ve zihinsel yetersizliğin
birincil olarak dil ve iletişim problemlerine yol açtığını, ikincil olarak da
davranışsal ve duyusal güçlüklere neden olduğu yönündedir (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
Otistik
çocukların çoğunda (yaklaşık 3/4) zihinsel sorunlar dikkati çekmektedir. Görsel-motor
bütünleştirmede, görsel-uzaysal algıda, sözel olmayan kavram oluşturmada (non-verbal
concept formation) ve emosyonel algıda (emotional perception) da eksiklikler
gösterirler (Yorbık; Erman; Söhmen 2000: 102-110).
6.6. DAVRANIŞ
ÖZELLİKLERİ:
Otistik çocukların davranış özellikleri; anne babaya ve
diğer insanlara karşı değişik derecelerde ilgisiz davranma, yaşıtlarıyla sosyal
etkileşimlerden geri çekilme şeklinde gözlenmektedir (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü
2005:26-27).
6.6.1. DUYGUSAL
TEPKİLER:
Otistik çocukların bazı korkular bulunmaktadır. Örnek
olarak; normal sıcaklıktaki su dolu bir kovaya elini sokup canı acıdığı için
yıllarca banyo yapmayı reddettiği ya da ayakkabı ayağını sıktığı için ayakkabı
giymeyi reddetmektedirler. Çevresindekilerle iletişim kuramayan, bu nedenle de
çevreden korkusu ile ilgili hiçbir yardım alamayan otistik çocuklarda bu tür
davranışlar uzun sürmektedir. Ayrıca otistik çocuklar çevrelerini normal
çocuklar gibi algılamadıkları için çevrelerindeki tehlikelerinde farkında
değildirler. İçinde bulundukları ortamı ve durumu değerlendiremediklerinden
zaman zaman gülme ya da ağlama krizlerinde girebilmektedirler. Otistik çocuklar
aynı olaylar zincirini izlemekten hoşlanırlar. Değişiklikleri ve yenilikleri
sevmezler ve uyum sağlayamazlar. En küçük bir değişiklik bile yoğun tepki
duygularının oluşmasına neden olmaktadır (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü
2005:26-27).
6.6.2. DAVRANIŞ
PROBLEMLERİ:
2-5 yaş
aralığındaki otistik çocuklarda çevreleriyle olan iletişim eksikliği ve
yetersizliğine bağlı olarak öfke nöbetleri sıklıkla görülen bir davranıştır. Bu
dönemde konuşma çok az ya da hiç olmadığından isteklerini sözel ifade edemeyen
çocuğun tekmeleme, ağlama, bağırma, kendini yere atma gibi davranış özellikleri
sergilerler. Ayrıca bulundukları ortamdaki eşyalara da zarar
verebilmektedirler. Otistik çocuklar kızdıklarında ya da endişelendiklerinde
veya başarısız olduklarında saçlarını çekme, yüzünü tırmalama, ellerini ısırma,
başını duvara vurma gibi kendilerine zarar verici eylemler içinde bulunurlar.
Kendiliğinden ortaya çıkan ve yine kendiliğinden sönebilen davranışlar
geliştirirler, örneğin ileri geri sallanma, kendi etrafında dönme, parmaklarını
gözlerinin önünde hareket ettirme, aynı ezgileri üst üste saatlerce söylemesi,
ellerini ritmik olarak vücudunun belli bölgelerine değirmeleri gibi (Darıca; Abidoğlu; Gümüşcü 2005:26-27).
6.7. SOSYAL
ETKİLEŞİMDE NİTEL BOZULMA:
Erken
gelişim öyküleri değerlendirildiğinde, yüksek fonksiyonlu otistik çocukların annelerine,
diğer yetişkinlere ve kendi yaş grubundaki çocuklara duyarlı olmadığı, başka
kişilerden hoşlanmadığı ileri sürülmektedir. bir çok alanda duyarsızlığın ve
çevreye uygunsuz yanıtlar vermelerinin daha tipik olduğu bildirilmektedir.
Ancak daha tipik olarak otistik kişiler, ilgisiz, içe çekilmiş ve diğer
kişilerin farkında değilmiş gibi görülürler. Otistik
çocukların kendi dünyalarında yaşadıklarını ve diğer insanlar yokmuş gibi
davrandıkları belirtilmektedir (Yorbık; Erman; Söhmen 2000: 102-110).
6.8. DAVRANIŞ, İLGİ VE ETKİNLİKLERDE
SINIRLI, BASMAKALIP YİNELEYİCİ ÖRÜNTÜ:
Otistik
spektrum bozukluğu gösteren kişilerin yaklaşık %50’sinde olağan dışı uğraşılar
ve sınırlı ilgiler, %46’sında da kompulsiyonlar görülmektedir. Başka birisinin
elini araç gibi kullanma, sözel ritüeller, el ve parmak manyerizmleri,
stereotipik vücut hareketleri ve olağan dışı duyusal ilgiler otizmin daha ciddi
ve zeka geriliği ile birlikte olan formlarında görülürken, hafif veya normal ya
da normale yakın zeka düzeyi ile birlikte olan formlarında seyrekçe görülmektedir. Erken öyküleri değerlendirildiğinde, yüksek
fonksiyonlu otistik çocukların aynılıkta daha ısrarcı davrandıkları, hayali
oyunlar oynamadıkları, daha fazla motor stereotipiler gösterdikleri, acayip, olağandışı
nesne ve konularla sürekli uğraştıkları ileri sürülmektedir (Yorbık; Erman;
Söhmen 2000: 102-110).
6.9. ÖZEL
BECERİLER:
Otistik çocukların en şaşırtıcı özellikleri, birçok
alanda sınırlı becerilere sahip olmalarına karşın, bazı alanlarda sahip
oldukları özel becerilerdir. Bunlar genellikle konuşma ya da sosyal ilişki
içermeyen türden becerilerdir. Ancak her otistik çocuk bu tür özel yetenek ya
da becerilere sahip olacak diye bir şart yoktur. Bu özel beceriler otobüs
hareket saatleri, uçakların uçuş rotaları, sayılar gibi genelde normal
insanların dikkatini çekmeyen becerilerden oluşmaktadır (Darıca; Abidoğlu;
Gümüşcü 2005:26-27).
Tablo 1'de Otistik bozuklukların Otistik çocukların özeliklerindeki
farklılıklar tablo halinde gösterilmiştir.
|
Tablo
1. Otistik Bozukluğun Ayırıcı Tanısında Yardımcı Olabilecek Özelliklerin
Ayırımı
Özelikler Farklılıklar
|
|
|
Motor
Beceriler
|
Motor
gelişimindeki gecikmelerin çok fazla tanımlanmaması
Motor
fonksiyonların göreceli olarak daha iyi olması
|
|
Dil
Becerileri
|
Dil
gelişiminde belirgin gecikmenin olması ve dilin iletişim fonksiyonunu
kazanamaması
Dil
fonksiyonlarında sapmanın daha fazla olması
Yaşamın
erken dönemlerinde bıngıldamaların olması
Tonlama
ve ezgilerin monotonik ve tek düze olması
Ekolalinin
olması
Zamirlerin
yanlış kullanımı olması
Tekrar
edici konuşmaların olması
Artikülasyonda,
sözcük ve ses çıkarmada eksiklerin olması
|
|
Bilişsel
İşlevler
|
Performans
ve sözel davranışların yetersiz olması
Uzaysal
becerilerin göreceli olarak daha iyi olması
|
|
Sosyal
Etkileşimde Nitel Bozulmalar
|
Erken
çocukluk öykülerinde annelerine, başka çocuklara, yetişkinlere duyarsızlık
gösterilmesi ve başka kişilerden hoşlanmama
İlgisiz,
içe çekilmiş ve diğer insanların farkında değilmiş gibi davranma
|
|
Davranış,
İlgi ve Etkinlikler
|
Aynılılıkta
belirgin ısrarcılık
Hayali
oyunlar oynamama
Motor
stereotipi gösterimler
Acayip,
olağan dışı olarak nesneler uğraşmalar
|
Kaynak:
Yorbık; Erman; Söhmen 2000: 102-110
7. OTİSTİK
ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ:
Otizm sosyal etkileşim, iletişim ve davranış sorunlarıyla
kendini gösteren bir gelişimsel yetersizliktir. Uygun eğitsel düzenlemeler yapılmadığında
otizm bireylerin kendilerinin ve çevrelerindekilerin yaşamlarını her yönden
olumsuz etkileyen ve yaşam boyu süren bir yetersizlik haline gelmektedir.
Gerekli eğitsel önlemler alındığındaysa pek çok otizmli çocuk bu sorundan büyük
ölçüde kurtulmakta ve yaşamlarının geri kalanını tipik gelişim gösteren
akranlarıyla ve toplumla kaynaşarak sürdürebilmektedir (Aslan; İftar; Uzuner
2009: 1-25).
Yürütülen araştırmalar, otizme yönelik eğitsel düzenlemelerin
şu özellikleri taşıması gerektiğini göstermektedir (Corsello, 2005; Eikeseth,
Hayward, Gale, Gitlesen ve Eldevik, 2009; Iovannone, Dunlap, Huber ve Kincaid,
2003; Lovaas, 2003; MacDuff, Krants ve McClannahan, 1993; Stephens, 2005,
aktaran: Aslan; İftar; Uzuner 2009: 1-25):
ü Eğitimin
erken yaşta, tercihen 3 yaştan önce başlaması,
ü Eğitimin
haftada en az 20 saat süreyle, tercihen haftada 35–40 saat süreyle yürütülmesi,
ü Eğitimde
otizme yönelik olarak hazırlanmış özel bir müfredat kullanılması; müfredatta
öncelikle taklit, eşleme ve sınıflama, oyun, iletişim, ortak dikkat ve sosyal
etkileşim becerilerine; giderek özbakım becerilerine, el becerilerine ve
akademik öncesi/akademik becerilere yer verilmesi,
ü Kazandırılan
becerilerin genellenmesine ve davranış sorunlarının giderilmesine yönelik planlamalar
yapılması,
ü Gerektiğinde
görsel desteklerden ve alternatif/destekleyici iletişimden yararlanılması,
ü Önceleri
ağırlıklı olarak bire-bir eğitim yapılması, giderek küçük grup ve büyük grup
eğitimine başlanması, nihai amaç olarak kaynaştırmanın hedeflenmesi
gerekmektedir.
Eğitim programlarının hepsinin genel amacı çocukların
gelişimlerini her alanda desteklemek ve potansiyellerini arttırmaktır. Otistik
özellikler gösteren bireylerin eğitiminde en yaygın kullanılan yaklaşımlar ya
da programlar, Uygulamalı Davranış Analizi (Applied Behavior Analysis ABA), Etkileşimsel
Oyun Terapisi (Floor Time/Developmental, Individual-Difference, Relationship),
Duyusal Devinsel Terapiler (Sensory-Motor Therapies), Resim Değiş-Tokuşuna Dayalı
İletişim Sistemi (Picture Exchange Communication System PECS), Kolaylaştırılmış
İletişim (Facilitaled Communication); Okulöncesi Dönem Çocuklar ve Aileleri için
Alternatif Bir Program; Öğrenme Deneyimleri (Learning Experiences, an
Alternative Program for Preschoolers and Their Parents LEAP), Otistik ve İletişim
Yetersizliği Olan Çocuklar için Eğitim ve Sağaltım Programıdır (Treatment and
Education of Autistic Children and Related Communication Handicapped, TEACCH)
(Jorden, Jones & Murray, 1998; NAS, 1997). Bu programların yanı sıra Carrol
ve Gray tarafından (Gray, 1991), geliştirilmiş olan Sosyal Hikayeler (Social
Stories); Howlin, Baron-Cohen ve Hadwin tarafından zihin kuramına dayalı olarak
geliştirilen Zihin Okuma (Teaching Children with Autism to Mind Read) (Howlin
ve ark., 2005) ve Ayala Manolson’ nun (Sussman, 1999) geliştirdiği HANEN
Programı da (Konuşması Gecikmiş Çocuklar için Dil ve İletişim) yaygın
kullanılan programlardır (Girli 2007: 23-43).
8. İLGİLİ LİTERATÜR:
Bono ve diğerleri (2004), otizmli 20 çocukla yaptıkları
araştırmalarda otizmli çocukların, ortak ilgi ile hem ifade edici hem de alıcı
dil becerileri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmaya, 3-5 yaş
aralığındaki çocuklar alınmıştır. Alıcı dil becerileri, Mullen Erken Öğrenme
Ölçeği ile test edilmiş, olan çalışmada; istatiksel analizlerde Sperman
hesaplamaları yapmışlardır. Ortak ilgiye cevap verme ile alıcı dil arasında
anlamlı bir fark bulan araştırmacılar, ortak ilgiyi başlatma ve belirli bir
konu üzerinde sohbeti devam ettirme konusunda ise fark bulunmamıştır.
Taylor, Isaac ve Milne (2010), otistik çocuklara alıcı
dil yetenekleri öğretebilmek için iki deneme gerçekleştirilen öğretme
prosedürünün etkinliğini ve verimliliğini karşılaştırmayı amaçlayan bir çalışma
yapmışlardır. İlk denemede sadece sözlü komutlar iletilirken, ikinci denemede
tüm sözlü komutlar basit el kol hareketleri ve işaretlerle kombinlemişlerdir.
Paralel bir tedavi yöntemi, alıcı dil yeteneklerini kazanmadaki iki prosedürün
farklı etkilerini karşılaştırmak içim kullanılmıştır. Otistik iki çocuk
çalışmaya katılmıştır. Çalışmanın sonucunda ikinci metot iki öğrencide de
etkili olmuştur. İlk metodun etkili olmadığı görülmüştür.
Çiftçi (2006: 47-138), yapmış olduğu yüksek lisans
tezinde dilin kullanım bilimsel boyutunda otizmli çocukların performansını
etkileyen sorunları ve bu sorunların iletişimde ortaya çıkardığı güçlükleri
incelemiştir. Araştırmada 9-15 yaşlarında 9 otizmli çocukla çalışılmıştır.
Yapılan uygulama ve vakalardan elde edilen veriler, otistik çocukların kulanım
bilimsel bileşenin hem sözel hem de sözel olmayan görünümlerinde sorunlar
yaşadığını göstermiştir. Bu çalışmada, vakalar ya söylemde kendilerine
yöneltilen sorulara, uygun söz eylemleri kullanarak yanıt vermemiş ya da
söylemin gerektirdiği beklenen söz eyleme yer vermek yerine başka bir söz
eylemi kullanarak yanıt verdiği ortaya çıkmıştır. Bu sorunlar hem iletişim
güçlüğüne neden olmuş hem de söylemin devamlılığını güçleştirmiştir.
Keçeli-Kayısı (2006: 83-96) yaptığı yüksek lisans
tezinde, otizmli çocukların dil özelliklerinin kullanım açısından incelemiştir.
Araştırmaya ilköğretim tam zamanlı kaynaştırma programına devam eden, en az bir
yıldır özel eğitim hizmetlerinizden yararlanan, 7 yaş ve 7 yaş üstünde olan,
ortalama sözce uzunluğu en az 3 ve 3'ün üstünde olan 20 otizmli çocukla
çalışılmış ve dil örneği toplanmıştır. Araştırma sonunda çocukların bildirme
kategorisinden etiketleme ve olayları anlatma alt kategorilerini
kullandıklarını, ancak mantık yürütme ve yansıtma kategorilerini
kullanmadıklarını göstermiştir (Tepeli; Karadeniz 2013: 73-89).
Erden; Akçakın; Doğan; Ertem (2010: 9-15) yaptığı
araştırmada amacı, çocuk hekimlerinin otistik belirtileri erken çocukluk
döneminde fark etme oranını saptamaktır. Araştırmada ilk evrede Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nda
otizm tanısı almış çocukların tanı öncesinde çocuk hekimleri tarafından kliniğe
yönlendirilme durumları incelenmiştir. İkinci evrede otizm tanısı almış
çocukların aileleri ile yüz yüze yapılan görüşmelerde çocuk hekimlerinin erken
tanıdaki ve yönlendirmedeki rolü araştırılmıştır. Beş yıllık bir dönemde kliniğe
otizm tanısı alan ve dosyası incelenen 468 çocuktan 275 (%58.8)'inin düzenli
olarak bir çocuk doktoru tarafından izlendiği, %4'ünün gelişimsel sorunlarının
çocuk hekimleri tarafından fark edildiği ve çocuk ruh sağlığı kliniklerine
yönlendirildiği saptanmıştır. Yeni tanı alan 125 çocuğun ailesi ile yapılan
görüşme sonucunda ise çocukların 14 (%11.2)'ünde çocuk hekimlerinin otizm
belirtilerini fark ettiği ortaya çıkmıştır. Araştırmada, erken tanının önem
taşımasına karşın, çocukları düzenli olarak izleyen çocuk hekimlerinin otistik
belirtileri fark etme ve aileyi yönlendirme konusunda bilgi, beceri ve
tutumlarında eksiklikler olduğunu göstermektedir. Çocuk hekimlerinin eğitiminde
gelişimsel sorunların erken tanısı ve tedavisinin yer alması büyük önem
taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.
Sayan; Durat (2007: 105-113) yaptığı çalışmada amaç
hemşirelerin hastanede doğum yapana ebeveynlerin bebeklerini gözlemleyerek,
çocukların becerilerini ve yaşa göre gelişimsel seviyelerini CHAT olarak
adlandırılan ve otizm gelişime riskini ortaya koyan bir kontrol listesi
kullanarak, risk faktör analizleri ve risk tanımlaması yaparak çocuğu
değerlendirerek, otistik bir çocuğun erken teşhisinde aktif rol
oynayabilmelerini sağlamaktır.
Güdücüoğlu; Berktaş; Yaman (2011: 62-69) gerçekleştirilen
araştırmada 2003 yılından başlayarak günümüze kadar ABD’deki “Aşı Yan Etki
Raporlama Sistemi” [Vaccine Adverse Events Reporting System (VAERS)] verilerine
dayanarak aşılar, aşıların içerdiği koruyucu maddelerin (civa - tiomersal gibi)
otizme neden olduğu iddiaları araştırılmış, otizm arasındaki ilişkiler
incelenmiş, 1999 yılında ABD’de aşılarda koruyucu olarak tiomersal kullanımına
son verilmesinden sonra çocuklarda azalması beklenen otizmin azalmadığı ve
giderek arttığı yapılan çalışmalarda gösterilmiş ve otizmin farklı nedenlerle
oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Tahiroğlu; Fırat; Diler; Avcı (2003: 235-239)
araştırmasında, yaygın gelişimsel bozukluklar erken çocuklukta başlamakta ve
yaşam boyu süren önemli belirtilere neden olmaktadır. Erken çocukluk döneminde
otistik belirtiler görüldüğünde ilk akla gelen; yaygın gelişimsel bozukluk spektrumu
içinde yer alan tanılardan biridir. Ancak bazı olgularda takip sırasında tanı
değişebilir ya da eşlik eden başka bir bozukluk tabloda öne geçebilir. Bu çalışmada;
21 aylıkken otistik bozukluk tanısı alan ve okul çağına geldiğinde otistik
belirtilerinin düzelmesi ile birlikte dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu
belirtileri gösteren bir erkek olgu ve otistik bozukluk tanısı ile izlenirken,
okul çağına geldiğinde hafif otistik belirtilerin yanı sıra belirgin obsesyon
ve tikleri olan bir kız olgu incelenmiştir.
9. SONUÇ ve ÖNERİLER:
Erken çocukluk gelişimi çocukların hayatın erken
dönemlerinde (0-8 yaş) fiziksel, mental ve sosyal gelişimini kapsamakta ve
beslenme, sağlık zihinsel gelişim ve çocukların sosyal iletişimleri için
gerekli tüm girişmeleri içermektedir. Erken çocukluk gelişim programları amacı
tüm çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal potansiyellerini
geliştirmelerini sağlayacak şekilde çocuk haklarının korunmasıdır (www.
unicef.com).
Otizm ilk olarak Kanner tarafından 1940'lı yıllarda
gözlenen ve kavramsal çerçevesi oluşturulan, erkek çocuklarda rastlanma sıklığı
kız çocuklarına göre dört kat fazla olan nörolojik bir rahatsızlıktır. Otizmde
teşhisin yanı sıra tedavi ve eğitimde özellikle ilk üç yıl büyük bir önem
taşımaktadır. Bu sebepten ötürü ailelerin otizm, otizmin belirtileri, otistik
çocukların eğitimleri, otistik çocukların özellikleri konusunda eğitilmeleri ve
bilinçlendirilmeleri son derce önemlidir.
Erkek teşhis ve tedavi yöntemleri eğitimle
desteklendiğinde otistik çocukların önemli ilerlemeler kaydettikleri, kısmen de
olsa yaşamın pek çok alanında kendi başlarına yeterli duruma gelebildikleri pek
çok çalışmayla gözlenmiştir.
Bu sebepten dolayı otistik çocukların gelişimleri
konusunda "erken destek programları" ve "aile merkezlerine"
önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Otizmde erken tanı, tedavi ve eğitim
süreci büyük önem taşımaktadır. Özellikle ilk üç yıl otistik çocukların eğitimi
açısından önemlidir. Bu sebepten dolayı gebelik sürecindeki çiftler otizm gibi
ilk üç yaştaki gelişimsel sorunlar üzerine bilgilendirilmeli, doğum sonrası
çocuklarını nasıl gözlemlemeleri, gerektiğinde ilgili kuruma başvurmaları
konularında bilinçlendirilmelidirler.
Yapılan literatür taraması ve incelemesi sonucunda
aşağıda önerilerde bulunulmuştur:
ü Erken
tanı ve destek birim ve merkezleri oluşturulmalı ve ülke genelinde
yaygınlaştırılmalıdırlar.
ü Gebelik
sürecindeki çiftler erken çocukluk ve ilk üç yaştaki gelişimsel sorunlar
hakkında bilinçlendirilmeli ve eğitilmelidirler.
ü Erken
çocukluk dönemindeki gelişimsel değerlendirme ve tanımlama yöntem ve metotları
güncellenmeli, bilimsel geçerliliği olan alt yapıları oluşturulmalıdır.
ü Erken
destek programları hızlı, etkili ve ülke genelinde uygulayabilecek mobil
birimler oluşturulmalıdır.
ü Sağlık
kurumlarına başvuran aileler "erken destek programları ve hizmetleri"
konusunda bilgilendirilmelidir.
ü Gelişimsel
sorunlarla ilgili sağlık kuruluşlarıyla diğer kamu ve özel kuruluşlar arasında
işbirliği, eşgüdüm, koordinasyon desteklenmeli, aralarındaki kopukluklar
giderilmelidir.
ü Görsel
ve yazılı yayın organları kullanılarak erken çocukluk dönemindeki gelişimsel
sorunlar hakkında komu oyu bilinçlendirilmelidir.
ü Lisan
düzeyinde alanın uzmanları tarafından verilecek eğitimlerle öğrenciler erken
çocukluk ve gelişimsel sorunlar hakkında bilinçlendirilmelidir.
ü Erken
çocukluk ve gelişmesel sorunlar üzerinde çalışacak ve aile destek birimlerinde
görev alacak personel hizmet içi eğitim programlarıyla bilgi ve alt yapıları
desteklenmelidir.
ü Otizm
ve ilk üç yaştaki gelişimsel sorunlar yaşayan aileler devlet tarafından maddi
destek sağlanmalı, Türkiye' deki tüm aileler bu maddi güvence altına alınmalı,
devletin sağladığı maddi destek, özel girişimlerin sunduğu hizmetleri
karşılayacak düzeyde olmalı, sağlık güvencesi olmayan ailelerde bu maddi destek
altına alınmalıdır.
ü Otizm
tanı ve gelişim envanteri oluşturulmalı ve ortay çıkan yeni bilimsel gerçeklere
uygun olarak güncellenmelidir.
ü Sağlık
kuruluşlarında çalışan, gerek bebeklerle gerekse de çocuklarla yakın ilişki
içinde olan hemşirelerin otizm ve otistik çocuklar, bulgu ve tanılar konusunda
eğitilerek, otistik çocukların erken yaşta belirlenerek gerekli kurumlara
yönlendirmeleri sağlanmalıdır.
ü Çocuk
doktorlarının güncel gelişmelerden, bulgu ve tanılardan hizmet içi eğitimlerle
haberdar olmaları sağlanarak, otizm ve otistik çocuklar konusunda daha duyarlı
ve daha gözlemci olmaları sağlanmalıdır.
KAYNAKÇA
----------
"Autismus Deutsche Schweiz",
http://autismus.ch/cms/images/pdf/autismus_tuerkisch.pdf (Erişim Tarihi:
20.11.2013).
----------
"Otistik Çocuklar Eğitim Programı",
http://orgm.meb.gov.tr/alt_sayfalar/otistik_cocuklar_egt_prg.html (Erişim
Tarihi: 30.11.2013).
----------
"The State of the Woerld's Children",
http://www.unicef.org/sowc2011
(Erişim Tarihi: 25.11.2013).
American
Psychiatric Association (1994). "Diagnostic
And Statistical Manual Of Mental Disorders": Fourth ed. Publisher
Washington DC.
Aslan,
Yeşim Güleç; İftar, Kırcaali Gönül; Uzuner, Yıldız (2009). "Otistik Çocuklar İçin Davranışsal Eğitim
Programı (OÇİDEP) Ev Uygulamasının Bir Çocukla İncelenmesi", Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Özel Eğitim Dergisi, 10 (1).
Baron-Cohen,
S.& Bolton, P.(2003). "Autism:
The facts.", Oxford, Oxford University Press. Aktaran: Atasoy, Selin
(2008). "Yüksek Fonksiyonlu Otistik
Çocuklarda Çeşitli Bilişsel Özellikler Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi",
Ege Üniversitesi, Sosyal bilimler Enstitüsü, Gelişim Psikolojisi Anabilim Dalı,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir.
Bayraktar,
E. "Görsel Sanatlar Eğitiminin
Otistik Çocuklar Üzerindeki Etkileri", Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Çiftçi,
Zeynep. (2006). "Otistik Çocuklarda
Kullanımbilimsel Bileşenin Dildeki Görünümlerinin Gözlenmesi". Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Darıca,
Nilüfer; Abidoğlu, Ülkü; Gümüşcü, Şebnem (2005). "Otizm ve Otistik Çocuklar" Özgür Yayınları, İstanbul.
Doğangün,
Burak (2008). " Özel
Eğitim Gerektiren Psikiyatrik Durumlar", İ.Ü. Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Türkiye’de Sık
Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar, Sempozyum Dizisi No:62.
Erden,
Gülsen; Akçakın, Melda; Doğan, Derya; İlgi; Ertem (2010). "Çocuk Hekimleri ve Otizm: Tanıda Zorluklar",
Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi.
Ghaziuddin
M.; Butler E. (1998). "Clumsiness İn
Autism And Asperger's Syndrome: A Further Report". J Intellect Disabil
Res,(42). Aktaran: Yorbık, Özgür; Erman, Hakan; Söhmen, Teoman
(2000). "Asperger Sendromu ve Yüksek Fonksiyonlu Otizmin Tanısal
Ayrımı", Klinik Psikiyatri Dergisi (3).
Girli,
Alev (2007). "Asperger Sendromlu ve
Yüksek İşlevli Otistik Çocukların Eğitimden Yararlanma Düzeyleri", Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Özel Eğitim Dergisi, 8 (2).
Güdücüoğlu,
Hüseyin; Berktaş, Mustafa; Yaman, Görkem (2011). "Tiomersal ve Otizm", ANKEM Dergi, 25(1).
Güneş,
Ahmet (2005). "Otizm ve Otistik
Çocukların Eğitimi", İlya İzmir Yayınevi, İzmir.
Howard,
Vikki; Williams, Betty; Lepper, Cheryl (Çev. Gönül Akçamete), (2011). "Özel Gereksinimi Olan Çocuklar",
Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara.
Karabekiroğlu,
Koray; Akbaş, Seher (2008). "Kafa
Çevresi Farkı Otizmimde Neden ve Ne Zaman Başlıyor", Anadolu
Psikiyatri Dergisi.
Kugler
B. (1998). "The Differentiation
Between Autism And Asperger's Syndrome" Autism, 2(1).
Lotspeich,
Linda (Çev. Şafak Yeşilmen), (2007). "Otizm,
Yaygın Gelişim Bozuklukları ve Asperger Bozukluğu", İdil Matbaacılık,
İstanbul.
McCarthy,
Jenny; Kartzinel, Jerry (Çev. Hande Ölçeroğlu), (2012). "Otizm Rehberi", Pegasus Yayınları,
İstanbul.
Özmer,
Elif (2005). "Erken Çocukluk
Gelişiminin Desteklenmesi - II: Çevre", Çocuk Sağlı ve Hastalıkları
Dergisi.
Rapin
I (1998) ''Otizmin Nörolojik Temeli''
seminerinde sözlü bildirim. III. Cerrahpaşa Çocuk
Nörolojisi Günleri, Pediyatrik Nörolojisi Günleri, Pediyatrik
Davranış Nörolojisi, İstanbul.
Sayan,
Ayşe; Durat, Gülgün (2007). "Risk
Tanılaması Yoluyla Otizmin Erken Teşhisi: Hemşirenin Rolü", Atatürk
Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10: 4.
Shaw, Richard; Feldman, Shirley (Çev. Şafak Yeşilmen),
(2007). "Okul-Öncesi Çocukların
Terapisi", İdil Matbaacılık, İstanbul.
Tahiroğlu,
Ayşegül; Fırat, Sunay; Diler, Rasim; Avcı, Ayşe (2003). "Otistik Belirtilerle Başvuran İki Çocukta
Farklı Klinik Seyir ve Bozukluklar: Olgu Sunumu" Klinik Psikiyatri
Dergisi (6).
Tanguay
PE.; Robertson J.; Derrick A. (1998).
"A Dimensional Classification Of
Autism Spectrum Disorder By Social Communication Domains". J Am Acad
Child Adolesc Pschiatry, 37(3). Aktaran: Yorbık, Özgür; Erman, Hakan; Söhmen,
Teoman (2000). "Asperger Sendromu ve Yüksek Fonksiyonlu Otizmin Tanısal
Ayrımı", Klinik Psikiyatri Dergisi (3).
Tepeli,
Yusuf; Karadeniz, Hüsnü (2013). "Otizmli
ve Normal Gelişim Gösteren Çocukların Alıcı Dil Becerilerinin Farklı
Değişkenler Açısından İncelenmesi", Dil ve Edebiyat Eğitimi Dergisi.
Van
Krevelen (1971). "Early İnfantile
Autism And Autistic Psychopathology". J Autism Child Schizophr, (1).
Aktaran:
Yorbık, Özgür; Erman, Hakan; Söhmen, Teoman (2000). "Asperger Sendromu ve
Yüksek Fonksiyonlu Otizmin Tanısal Ayrımı", Klinik Psikiyatri Dergisi (3).
Yorbık,
Özgür; Erman, Hakan; Söhmen, Teoman (2000). "Asperger Sendromu ve Yüksek Fonksiyonlu Otizmin Tanısal Ayrımı",
Klinik Psikiyatri Dergisi (3).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder