18 Aralık 2013 Çarşamba


MAKALE İNCELEME ÖDEVİ

"SOSYAL İLETİŞİM ÖLÇEĞİNİN OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDAKİ GEÇERLİLİK VE GÜVENİRLİLİĞİ"

 

 

 

Hazırlayan

Murat BALCI

 

 

 

 

SOSYAL İLETİŞİM ÖLÇEĞİNİN OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDAKİ GEÇERLİLİK VE GÜVENİRLİLİĞİ

 

            1. Makalenin Künyesi:

            1.1. Makalenin Adı: "Sosyal İletişim Ölçeğinin Okul Öncesi Çocuklardaki Geçerlilik ve Güvenirliliği".

            1.2. Yayımlanan Yer            : Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2012, 22 (1): 43-50.

            1.3. Makaleyi Hazırlayan: Öner, Pınar; Öner, Özgür; Çöp, Esra; Munir, Kerim.

            1.4. Makalenin Anahtar Kelimeleri: Sosyal İletişim Ölçeği, Otizm Spektrum Bozuklukları, Geçerlik, Güvenirlik.

            2. Makalenin Şekilsel ve Biçimsel İncelemesi:

            Makalede sayfa düzenine önem verilmiştir. Yazılar 10 punto Times New Roman PSMT yazı stili ile yazılmıştır. Yazım, noktalama ve imla kurallarına uyulmuş, anlaşılır, sade bir anlatım dili kullanılmıştır.

            Araştırmacılar makaleye, Otizm Spektrum Bozukluklarının değerlendirilmesinde kullanılan Sosyal İletişim Ölçeğinin (SİÖ) Türkçeye uyarlanarak geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesini amaçlayan nedenlerini açıklayarak giriş yapmıştır.  Makalenin amacı; Otizm Spektrum Bozukluklarının değerlendirilmesinde kullanılan Sosyal İletişim Ölçeğinin (SİÖ) Türkçe'ye uyarlanarak geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesidir. Makalenin sonucu bölümünde; Sosyal İletişim Ölçeğinin (SİÖ) Türkçeye uyarlanmasının Türkiye'de yapılacak çalışmalara ve araştırmacılara önemli katkılar sağlayacağı öngörülmüştür. Makalenin tamamlanmasında toplam yirmi sekiz kaynaktan yararlanılmıştır.

            2.1. Problem Durumu:

            Son yıllarda hem toplumun hem de hekimlerin Otizm Spektrum Bozuklukları (OSB) ile ilgili farkındalık düzeyi artış göstermekte ve ailelerin çocuklarıyla ilgili otizm yönünde endişelerini bildirme olasılığı artmaktadır. Buna karşın, ailelerin ilk başvuru zamanının ortalama 48 ay olduğu halde tanı konma yaşının ortalama 61 ay olduğu, yani tanının başvurudan oldukça sonra konabildiği bir gerçektir. Oysa OSB’de erken tanı, erken müdahale, etyolojik değerlendirme ve yönlendirme bakımından çok önemlidir. Bu nedenle son yıllarda otizmin erken değerlendirmesi için en uygun yöntemin ne olduğu üzerinde durulmaktadır. Şu anda önerilen uygulama, iki aşamalı bir tarama yapılmasıdır. İlk aşamada genel olarak gelişim sorunları incelenirken ikinci aşamada OSB’na özgül özellikler incelenmektedir.

            Türkiye’de bu konuyla ilgili çalışmalar incelendiğinde, daha ziyade tanı konulduktan sonra bozukluğun derecesini, şiddetini, seyrini değerlendirmek için kullanılan Otizm Davranış Kontrol Listesi, Sorun Davranışlar Kontrol Listesi, Çocukluk Otizmi Derecelendirme Ölçeği gibi ölçeklerin yanı sıra Erken Çocukluk Dönemi Tarama Ölçeği, Değiştirilmiş-Erken Çocukluk Dönemi Tarama Ölçeği gibi tarama ölçeklerinin kısıtlı sayıda mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Önceki çalışmalar incelendiğinde tarama ve tanıya yardımcı amaçla kullanılan ölçeklerden ülkemizde geçerlik güvenirlik çalışması tamamlanmış ve hakemli dergide yayınlanmış az sayıda çalışma olduğu görülmektedir.

            2.1.1. Amaç:  

            Sosyal İletişim Ölçeği (SİÖ) hem tarama amaçlı kullanılan ölçeklerden birisi olması hem de ADI-R gibi bir altın standart olarak kabul edilen yöntemden türetilmiş olması sebebiyle Türkçe’ye kazandırılması önemli bir ölçek olarak düşünülmüştür. Bu çalışmanın amacı, SİÖ’nin Türkçe uyarlamasının özellikle 60 aydan daha küçük çocuklardaki geçerlik ve güvenirliğini değerlendirmektir.

            2.2. Yöntem:

            Ölçeğin orijinali İngilizce olup hakları "Western Psychological Institute" aittir. Orijinalinden İngilizce'den Türkçe'ye çevirisi makalenin yazarları tarafından gerçekleştirilmiştir.

            2.2.1. Evren ve Örneklem:   

Araştırmaya 2010 - 2011 yılları arasında polikliniğe (poliklinik  adı ve yeri çocukları korumak amacıyla verilmemiştir) başvuran, DSM-IV ölçütlerine göre Otistik Bozukluk (n=49) ve Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (n=18) tanısı alan 18-60 ay arası 25 mental retardasyon, 26 konuşma gecikmesi, 51 çocuk ve tipik gelişim gösteren toplamda 102 çocuk çalışmaya alınmış, bu olguların toplamı (n=67) Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) grubu olarak değerlendirilmiştir. Makale çalışmasını gerçekleştiren araştırmacılar anne-babalar ve çocukları araştırmanın amacı ile ilgili olarak bilgilendirmiş ve onaylarını almıştır. Bütün olgular ve kontroller için belirgin görme, işitme sorunları gibi sensoriyel (duyusal) defisitler ve belirgin motor defisitler dışlama ölçütü olarak alınmıştır.

            Tanısal değerlendirmeler DSM-IV ölçütleri çerçevesinde deneyimli klinisyenler (PÖ, ÖÖ, EÇ) tarafından gerçekleştirilmiştir. Olguların tamamından sosyodemografik bilgiler alınmıştır. Tüm olguların anne-babalarından otizmle ilişkili belirtilerin değerlendirilmesi amacıyla Sosyal İletişim Ölçeği’ni doldurmaları istenmiş; veri kaybını önlemek amacıyla eksik ya da anlaşılmayan sorular anne babalar eşliğinde gözden geçirilmiştir.

            2.2.2. İstatistiksel Analiz Yöntemleri:         

            İstatistiksel yöntemler olarak araştırma gruplarının demografik verilerinin karşılaştırılmasında sürekli değişkenler için tek yönlü varyans ve post-hoc Tukey HSD testi, kategorik değişkenlerin karşılaştırılması için ise ki-kare testi kullanılmıştır. Grupların ölçek puanlarının karşılaştırılmasında Kruskal-Wallis testi ve takip eden post-hoc Mann-Whitney-U testleri kullanılmıştır. Bonferonni düzeltmesi ile anlamlılık p<0.004 olarak belirlenmiştir. Güvenilirlik analizi için tüm örneklemde iç tutarlılık göstergesi olarak Cronbach alfa değerleri, madde-toplam puan korelasyonları ve test-tekrar test güvenirliği hesaplanmıştır. Faktörlerin belirlenmesi için ana bileşenler yöntemi ve varimax rotasyonu kullanılmıştır. Faktör sayısının belirlenmesi için Scree grafiğinin eğrisinin belirgin olarak değiştiği faktör belirlenmiştir. Her faktör için Cronbach alfa değerleri hesaplanmıştır. Kesim noktaları, duyarlılık, özgüllük, negatif ve pozitif yordayıcı değerlerin hesaplanması için Receiver Operator Characteristic (ROC) eğrileri kullanılmıştır. Ayrıca kesim noktaları için pozitif ve negatif olasılık oranları (likelihood ratio) değerleri hesaplanmıştır. Tüm analizler SPSS 13.0 programı ile gerçekleştirilmiş ve p<0.05 değeri anlamlı olarak kabul edilmiştir.

            2.3. Bulgular ve Tartışma:

            2.3.1. Bulgular:

            Grupların yaş dağılımları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır.

            Ana bileşenler yöntemi ve bunu izleyen varimax rotasyonu sonucunda toplam varyansı %41’ini açıklayan 3 faktör elde edilmiştir. Bu faktörler sırasıyla İletişim, Karşılıklı Sosyal Etkileşim ve Basmakalıp Davranışlar/Kısıtlı İlgi Alanları olarak adlandırılmıştır.

            Faktörlere yüklenen maddeler ile faktör toplam puanlarının korelasyonu İletişim için 0.43-0.74, Karşılıklı Sosyal Etkileşim için 0.36- 0.72, ve Basmakalıp Davranışlar/Kısıtlı İlgi Alanları için 0.43-0.68 olarak bulunmuştur. Maddeler ile toplam puan korelasyonları ise 07-.68 arasında değişmektedir. Cronbach alfa değerleri maddeler için çok yakındır ve .854 ile .872 arasında bulunmuştur.

            2.3.2. Tartışma:

            Sonuçlar, 60 ay ve öncesi çocuklarda SİÖ kullanıldığı zaman Toplam puan yerine Karşılıklı Sosyal Etkileşim puanının kullanımının yeterli olabileceğini düşündürmektedir. Daha önceki çalışmalarda da sosyal etkileşim sorunlarının dil sorunlarından daha özgül olduğu ve bu sorunların daha erken başladığı bildirilmiştir. OSB olgularının diğer kişilerle sosyal etkileşime girme ve duygularını paylaşma isteği daha kısıtlıdır. OSB olgularında ortak dikkate ilişkin sorunlar çok erken dönemde görülebilmektedir. Yine benzer bir şekilde işaret etme becerisi de 12-14 ay gibi oldukça erken bir dönemde gelişmeye başlamaktadır ve işaret etme ile dil gelişimi yakından ilişkilidir.

            Bir diğer erken bulgu da göz temasıyla ilgili sorunlardır. Bütün bu erken başlangıçlı sorunları yansıtan maddelerin yüklendiği Karşılıklı Sosyal Etkileşim faktörünün bu yaş grubunda daha ayırıcı olması, bu nedenle önceki literatürle uyumlu ve beklenebilir bir durum olarak yorumlanabilir. 

            Bu yaş grubunda özellikle gelişimsel geriliği olan çocuklarla karşılaştırıldığında İletişim alanında OSB olgularına özgül bir bozukluk saptamanın zorluğu incelenen bu çalışma  sonuçlarında da görülmektedir. Bunun en önemli nedeni çalışmadaki 60 ay altı OSB olan çocukların %80’den daha fazlasının konuşmasının olmamasıdır.

 

 

            2.4. Sonuç:

            Sonuçlar, 60 ay öncesi çocuklarda SİÖ’de Toplam puanın OSB olgularını GG olgularından ve sağlıklı kontrollerden ayırabildiğini ancak Karşılıklı Sosyal Etkileşim puanının daha da duyarlı ve özgül olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, pozitif ve negatif yordayıcılık incelendiğinde yine de yanlış pozitifliğin ve negatifliğin oldukça yüksek olabileceği öngörülmüştür. Üstelik, bir genel populasyon çalışmasında pozitif ve negatif yordayıcılığı belirleyen esas faktör taranan bozukluğun prevalansı olduğu ve OSB prevalansı da düşük olduğu için daha da fazla yanlış pozitiflikle karşılaşılması beklenmelidir. Nitekim pozitif ve negatif olasılık oranları (likelihood ratio) değerleri de ölçeğin yeterli ayrımı yapamayacağını düşündürmektedir. Bu nedenle daha önceden de çalışılan bir çok ölçek gibi SİÖ de tek başına tarama ya da tanı aracı olarak kullanılmak için yeterli görünmemektedir. Ancak taramanın bir parçası olarak kullanılabilir. Özellikle küçük çocuklarda Karşılıklı Sosyal Etkileşim maddelerinin klinikte ayırıcı tanı için faydalı olabileceği düşünülmüştür. ADI-R’ı destekleyici ve ondan türetilmiş olan, pratik bir araç olarak kullanılabilecek bu ölçeğin Türkçe’ye kazandırılmış olması, bu konuda Türkiye’de yapılacak araştırmalara önemli katkı sağlayabilecektir.

2.5. Kişisel Sonuç:

            İncelemiş olduğum makale akademik bir çalışma olmuştur. Her bölüm açık ve net bir şekilde açıklanmış, yorumlanmış, makale de yer alan tablolar ve şekiller hakkında yeterli bilgi verilmiştir. Otizm Spektrum Bozukluklarının değerlendirilmesinde kullanılan Sosyal İletişim Ölçeği konusunda yerli ve yabancı kaynaklardan yararlanarak sistematik bilgiler verilmiştir.

            Bu çalışmanın en önemli kısıtlaması tek bir ilin ve bu il de ki bir kliniğe gelenlerin örneklem alınarak yapılmış olmasıdır. Araştırmanın daha kapsamlı incelenebilmesi, bulgu ve sonuçların genellene bilmesi için örneklemin tek bir il yerine Türkiye’nin tamamını ya da bir bölgesinde ki tüm okul ya da kliniklerin araştırma kapsamına alınarak gerçekleştirilmelidir.

            Anket uygulaması gerçekleştirilirken örneklem kapsamı genişletilerek kliniklerin yanı sıra özel eğitim veren okullar ile kaynaştırma eğitim veren okullarda araştırma kapsamına dahil edilmelidir.

            Diğer ülkelerde benzer klinik ve okullarda gerçekleştirilen uygulamaları ile Türkiye'de gerçekleştirilen uygulamalar karşılaştırılarak benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmalıdır.

 

1 yorum: