MAKALE İNCELEME ÖDEVİ
"SOSYAL İLETİŞİM ÖLÇEĞİNİN
OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDAKİ GEÇERLİLİK VE GÜVENİRLİLİĞİ"
Hazırlayan
Murat BALCI
SOSYAL İLETİŞİM ÖLÇEĞİNİN OKUL ÖNCESİ
ÇOCUKLARDAKİ GEÇERLİLİK VE GÜVENİRLİLİĞİ
1.
Makalenin Künyesi:
1.1.
Makalenin Adı: "Sosyal İletişim Ölçeğinin Okul Öncesi
Çocuklardaki Geçerlilik ve Güvenirliliği".
1.2.
Yayımlanan Yer : Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2012,
22 (1): 43-50.
1.3.
Makaleyi Hazırlayan: Öner, Pınar; Öner, Özgür; Çöp, Esra; Munir, Kerim.
1.4.
Makalenin Anahtar Kelimeleri: Sosyal İletişim Ölçeği,
Otizm Spektrum Bozuklukları, Geçerlik, Güvenirlik.
2.
Makalenin Şekilsel ve Biçimsel İncelemesi:
Makalede sayfa düzenine önem
verilmiştir. Yazılar 10 punto Times New Roman PSMT yazı stili ile yazılmıştır.
Yazım, noktalama ve imla kurallarına uyulmuş, anlaşılır, sade bir anlatım dili kullanılmıştır.
Araştırmacılar makaleye, Otizm
Spektrum Bozukluklarının değerlendirilmesinde kullanılan Sosyal İletişim
Ölçeğinin (SİÖ) Türkçeye uyarlanarak geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesini
amaçlayan nedenlerini açıklayarak giriş yapmıştır. Makalenin amacı; Otizm Spektrum Bozukluklarının
değerlendirilmesinde kullanılan Sosyal İletişim Ölçeğinin (SİÖ) Türkçe'ye
uyarlanarak geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesidir. Makalenin sonucu
bölümünde; Sosyal İletişim Ölçeğinin (SİÖ) Türkçeye uyarlanmasının Türkiye'de
yapılacak çalışmalara ve araştırmacılara önemli katkılar sağlayacağı
öngörülmüştür. Makalenin tamamlanmasında toplam yirmi sekiz kaynaktan
yararlanılmıştır.
2.1.
Problem Durumu:
Son
yıllarda hem toplumun hem de hekimlerin Otizm Spektrum Bozuklukları (OSB) ile
ilgili farkındalık düzeyi artış göstermekte ve ailelerin çocuklarıyla ilgili
otizm yönünde endişelerini bildirme olasılığı artmaktadır. Buna karşın, ailelerin
ilk başvuru zamanının ortalama 48 ay olduğu halde tanı konma yaşının ortalama
61 ay olduğu, yani tanının başvurudan oldukça sonra konabildiği bir gerçektir.
Oysa OSB’de erken tanı, erken müdahale, etyolojik değerlendirme ve yönlendirme
bakımından çok önemlidir. Bu nedenle son yıllarda otizmin erken değerlendirmesi
için en uygun yöntemin ne olduğu üzerinde durulmaktadır. Şu anda önerilen
uygulama, iki aşamalı bir tarama yapılmasıdır. İlk aşamada genel olarak gelişim
sorunları incelenirken ikinci aşamada OSB’na özgül özellikler incelenmektedir.
Türkiye’de
bu konuyla ilgili çalışmalar incelendiğinde, daha ziyade tanı konulduktan sonra
bozukluğun derecesini, şiddetini, seyrini değerlendirmek için kullanılan Otizm
Davranış Kontrol Listesi, Sorun Davranışlar Kontrol Listesi, Çocukluk Otizmi
Derecelendirme Ölçeği gibi ölçeklerin yanı sıra Erken Çocukluk Dönemi Tarama
Ölçeği, Değiştirilmiş-Erken Çocukluk Dönemi Tarama Ölçeği gibi tarama
ölçeklerinin kısıtlı sayıda mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Önceki çalışmalar incelendiğinde
tarama ve tanıya yardımcı amaçla kullanılan ölçeklerden ülkemizde geçerlik
güvenirlik çalışması tamamlanmış ve hakemli dergide yayınlanmış az sayıda
çalışma olduğu görülmektedir.
2.1.1. Amaç:
Sosyal
İletişim Ölçeği (SİÖ) hem tarama amaçlı kullanılan ölçeklerden birisi olması
hem de ADI-R gibi bir altın standart olarak kabul edilen yöntemden türetilmiş
olması sebebiyle Türkçe’ye kazandırılması önemli bir ölçek olarak düşünülmüştür.
Bu çalışmanın amacı, SİÖ’nin Türkçe uyarlamasının özellikle 60 aydan daha küçük
çocuklardaki geçerlik ve güvenirliğini değerlendirmektir.
2.2. Yöntem:
Ölçeğin
orijinali İngilizce olup hakları "Western Psychological Institute"
aittir. Orijinalinden İngilizce'den Türkçe'ye çevirisi makalenin yazarları
tarafından gerçekleştirilmiştir.
2.2.1. Evren ve Örneklem:
Araştırmaya 2010 - 2011 yılları
arasında polikliniğe (poliklinik adı ve
yeri çocukları korumak amacıyla verilmemiştir) başvuran, DSM-IV ölçütlerine
göre Otistik Bozukluk (n=49) ve Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk
(n=18) tanısı alan 18-60 ay arası 25 mental retardasyon, 26 konuşma gecikmesi, 51
çocuk ve tipik gelişim gösteren toplamda 102 çocuk çalışmaya alınmış, bu
olguların toplamı (n=67) Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) grubu olarak
değerlendirilmiştir. Makale çalışmasını gerçekleştiren araştırmacılar anne-babalar
ve çocukları araştırmanın amacı ile ilgili olarak bilgilendirmiş ve onaylarını
almıştır. Bütün olgular ve kontroller için belirgin görme, işitme sorunları
gibi sensoriyel (duyusal) defisitler ve belirgin motor defisitler dışlama
ölçütü olarak alınmıştır.
Tanısal
değerlendirmeler DSM-IV ölçütleri çerçevesinde deneyimli klinisyenler (PÖ, ÖÖ,
EÇ) tarafından gerçekleştirilmiştir. Olguların tamamından sosyodemografik bilgiler
alınmıştır. Tüm
olguların anne-babalarından otizmle ilişkili belirtilerin değerlendirilmesi amacıyla
Sosyal İletişim Ölçeği’ni doldurmaları istenmiş; veri kaybını önlemek amacıyla
eksik ya da anlaşılmayan sorular anne babalar eşliğinde gözden geçirilmiştir.
2.2.2. İstatistiksel Analiz
Yöntemleri:
İstatistiksel
yöntemler olarak araştırma gruplarının demografik verilerinin
karşılaştırılmasında sürekli değişkenler için tek yönlü varyans ve post-hoc
Tukey HSD testi, kategorik değişkenlerin karşılaştırılması için ise ki-kare
testi kullanılmıştır. Grupların ölçek puanlarının karşılaştırılmasında
Kruskal-Wallis testi ve takip eden post-hoc Mann-Whitney-U testleri
kullanılmıştır. Bonferonni
düzeltmesi ile anlamlılık p<0.004 olarak belirlenmiştir. Güvenilirlik
analizi için tüm örneklemde iç tutarlılık göstergesi olarak Cronbach alfa
değerleri, madde-toplam puan korelasyonları ve test-tekrar test güvenirliği
hesaplanmıştır. Faktörlerin belirlenmesi için ana bileşenler yöntemi ve varimax
rotasyonu kullanılmıştır. Faktör sayısının belirlenmesi için Scree grafiğinin
eğrisinin belirgin olarak değiştiği faktör belirlenmiştir. Her faktör için
Cronbach alfa değerleri hesaplanmıştır. Kesim noktaları, duyarlılık, özgüllük,
negatif ve pozitif yordayıcı değerlerin hesaplanması için Receiver Operator
Characteristic (ROC) eğrileri kullanılmıştır. Ayrıca kesim noktaları için
pozitif ve negatif olasılık oranları (likelihood ratio) değerleri
hesaplanmıştır. Tüm analizler SPSS 13.0 programı ile gerçekleştirilmiş ve
p<0.05 değeri anlamlı olarak kabul edilmiştir.
2.3. Bulgular ve Tartışma:
2.3.1. Bulgular:
Grupların
yaş dağılımları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır.
Ana
bileşenler yöntemi ve bunu izleyen varimax rotasyonu sonucunda toplam varyansı
%41’ini açıklayan 3 faktör elde edilmiştir. Bu faktörler sırasıyla İletişim,
Karşılıklı Sosyal Etkileşim ve Basmakalıp Davranışlar/Kısıtlı İlgi Alanları
olarak adlandırılmıştır.
Faktörlere
yüklenen maddeler ile faktör toplam puanlarının korelasyonu İletişim için
0.43-0.74, Karşılıklı Sosyal Etkileşim için 0.36- 0.72, ve Basmakalıp
Davranışlar/Kısıtlı İlgi Alanları için 0.43-0.68 olarak bulunmuştur. Maddeler
ile toplam puan korelasyonları ise 07-.68 arasında değişmektedir. Cronbach alfa
değerleri maddeler için çok yakındır ve .854 ile .872 arasında bulunmuştur.
2.3.2. Tartışma:
Sonuçlar,
60 ay ve öncesi çocuklarda SİÖ kullanıldığı zaman Toplam puan yerine Karşılıklı
Sosyal Etkileşim puanının kullanımının yeterli olabileceğini düşündürmektedir. Daha
önceki çalışmalarda da sosyal etkileşim sorunlarının dil sorunlarından daha
özgül olduğu ve bu sorunların daha erken başladığı bildirilmiştir. OSB olgularının
diğer kişilerle sosyal etkileşime girme ve duygularını paylaşma isteği daha
kısıtlıdır. OSB olgularında ortak dikkate ilişkin sorunlar çok erken dönemde
görülebilmektedir. Yine benzer bir şekilde işaret etme becerisi de 12-14 ay
gibi oldukça erken bir dönemde gelişmeye başlamaktadır ve işaret etme ile dil
gelişimi yakından ilişkilidir.
Bir
diğer erken bulgu da göz temasıyla ilgili sorunlardır. Bütün bu erken
başlangıçlı sorunları yansıtan maddelerin yüklendiği Karşılıklı Sosyal
Etkileşim faktörünün bu yaş grubunda daha ayırıcı olması, bu nedenle önceki
literatürle uyumlu ve beklenebilir bir durum olarak yorumlanabilir.
Bu
yaş grubunda özellikle gelişimsel geriliği olan çocuklarla karşılaştırıldığında
İletişim alanında OSB olgularına özgül bir bozukluk saptamanın zorluğu
incelenen bu çalışma sonuçlarında da
görülmektedir. Bunun
en önemli nedeni çalışmadaki 60 ay altı OSB olan çocukların %80’den daha fazlasının
konuşmasının olmamasıdır.
2.4. Sonuç:
Sonuçlar,
60 ay öncesi çocuklarda SİÖ’de Toplam puanın OSB olgularını GG olgularından ve
sağlıklı kontrollerden ayırabildiğini ancak Karşılıklı Sosyal Etkileşim
puanının daha da duyarlı ve özgül olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, pozitif
ve negatif yordayıcılık incelendiğinde yine de yanlış pozitifliğin ve
negatifliğin oldukça yüksek olabileceği öngörülmüştür. Üstelik, bir genel
populasyon çalışmasında pozitif ve negatif yordayıcılığı belirleyen esas faktör
taranan bozukluğun prevalansı olduğu ve OSB prevalansı da düşük olduğu için
daha da fazla yanlış pozitiflikle karşılaşılması beklenmelidir. Nitekim pozitif
ve negatif olasılık oranları (likelihood ratio) değerleri de ölçeğin yeterli
ayrımı yapamayacağını düşündürmektedir. Bu nedenle daha önceden de çalışılan bir
çok ölçek gibi SİÖ de tek başına tarama ya da tanı aracı olarak kullanılmak için
yeterli görünmemektedir. Ancak taramanın bir parçası olarak kullanılabilir.
Özellikle küçük çocuklarda Karşılıklı Sosyal Etkileşim maddelerinin klinikte
ayırıcı tanı için faydalı olabileceği düşünülmüştür. ADI-R’ı destekleyici ve
ondan türetilmiş olan, pratik bir araç olarak kullanılabilecek bu ölçeğin
Türkçe’ye kazandırılmış olması, bu konuda Türkiye’de yapılacak araştırmalara
önemli katkı sağlayabilecektir.
2.5. Kişisel Sonuç:
İncelemiş
olduğum makale akademik bir çalışma olmuştur. Her bölüm açık ve net bir şekilde
açıklanmış, yorumlanmış, makale de yer alan tablolar ve şekiller hakkında
yeterli bilgi verilmiştir. Otizm Spektrum Bozukluklarının değerlendirilmesinde
kullanılan Sosyal İletişim Ölçeği konusunda yerli ve yabancı kaynaklardan
yararlanarak sistematik bilgiler verilmiştir.
Bu
çalışmanın en önemli kısıtlaması tek bir ilin ve bu il de ki bir kliniğe
gelenlerin örneklem alınarak yapılmış olmasıdır. Araştırmanın daha kapsamlı
incelenebilmesi, bulgu ve sonuçların genellene bilmesi için örneklemin tek bir
il yerine Türkiye’nin tamamını ya da bir bölgesinde ki tüm okul ya da
kliniklerin araştırma kapsamına alınarak gerçekleştirilmelidir.
Anket
uygulaması gerçekleştirilirken örneklem kapsamı genişletilerek kliniklerin yanı
sıra özel eğitim veren okullar ile kaynaştırma eğitim veren okullarda araştırma
kapsamına dahil edilmelidir.
Diğer
ülkelerde benzer klinik ve okullarda gerçekleştirilen uygulamaları ile Türkiye'de
gerçekleştirilen uygulamalar karşılaştırılarak benzerlikler ve farklılıklar
ortaya konulmalıdır.
Tebrikler
YanıtlaSil